Sosyal Adaletin Tesisi İçin Tek Çözüm : Sosyal Dayanışma


Yarattığı hiçbir şeyi hedefsiz ve gayesiz yaratmayan Allah (c.c) Kuranda insanoğluna hedef tayin etmiş,  bu hedefi ; din yalnız Allahın oluncaya kadar mücadele etmek [1] ve  ümmet olmak olarak göstermiştir..Hedefi tayin eden Rabbimiz, hedefe ulaşmak için mücahede edenlere kolaylık yollarını göstereceğini [2] de vaad etmiştir.Hedefe kolay yoldan ulaşmak ve sağlam adımlar atmak isteyenler Kuran-Sünnetteki bu yolları icraata geçirmek zorundadırlar. Hedef tayin eden ve hedefin yolarını gösteren, aynı zamanda bu yolun askerlerinin de vasıflarını bildirmiştir.

Kuran, toplumundan kopuk ruhbanca bir hayat tarzından ziyade, halkın içerisinde Hakla beraber olan bir Müslüman profilini örnek verir. İslam’ın sosyal ilişkileri zayıflattığını, toplum dışı düşüncelere sevk ettiğini iddia edenlerin bu tavrı Kur’anın sosyal nizama dair prensiplerini bilmediklerinden kaynaklanmaktadır.

İslam toplum merkezli bir din olup, Kur’an;  topluma dair her bir kurala dikkat çeken ve bu kuralları ibadet kapsamına koyan müşfik bir kitaptır. Ana-baba hakkı Allahın rızasına [3], komşuya ikram ahirete imana [4],  akraba hakları ise amellerin kabulüne ve cennete girme sebebine [5] atfedilmiştir.  Bu hakların ifa edilebilmesi ziyaret gibi bir iletişim ağı ile mümkündür. Çünkü ihtiyaçlarına koşabilme, hastalıklarında haberdar olma, sıkıntılarını giderme gibi haklar ziyareti şart kılar.

Ziyaret toplumsal fayda sağladığı gibi fertler üzerinde de fayda sağlar. Bu bağlamda diyebiliriz ki; Allah için ziyaret, pasif insanı aktifleştirir, çekingen insanı girişken kılar, özgüveni olmayan insanlara güven sağlar, zor zamanlarda çalacak kapıları çoğaltır. İslam’ın emirleri,  fertlerin gelişiminde birebir etkilidir.

Bir hadis-i şerifte, Rasulullah, Müslümanlara yedi şeyi yapmalarını emretmiştir  “Cenazenin arkasından gitmek, hastaları ziyaret etmek, davete icabet etmek, mazluma yardım etmek, verilen sözü, yapılan yemini yerine getirmek, verilen selamı almak, aksırana dua etmek” [6] Hadiste insani ilişkilerin canlı tutulması istenmektedir. Bu hakların yerine getirilmesi hususunda hiçbir Müslüman vakit darlığını, işlerinin çokluğunu bahane kılamaz. Mühim meselelerle ilgilenen kimseler toplumsal haklardan kendilerini soyutlasalar da; en ağır vazifeye sahip Rasulullah dahi bu hakları yerine getirmiştir. Ensar’dan Ümmi Alâ, Resûlullah’ın hasta iken kendisini ziyaret ettiğini ve: “Ey Ümmü’l-A’lâ, sana müjdeler olsun, çünkü nasıl ki ateş, altın ve gümüşün pasını giderirse, bir Müslüman’ın hastalığı da onun günahlarını giderir.” buyurduğunu söylemiştir. [7] Yine Hz. Peygamber ateşli hastalığa yakalanan Ümmü's Saib veya Ümmü'l-Müseyyeb adlı sahabî kadını ziyarete gitmiştir . [8]En kısa zamanda en büyük fethi gerçekleştiren Rasulullah; ev ev gezerek, hastalıklarla dahi ilgilenerek, her davadaşına destek olarak bu fethi gerçekleştirdi. Bugün İslam Medeniyetini hedef edinen ama İslama hizmetten dolayı kardeşlerine ziyareti ihmal edenler Peygamberimizin bu hallerini örnek almalıdır.Bugün hangimiz Rasulullahtan daha yoğun bir programa tabiyiz ? Bugün ziyareti ve dayanışmayı kolaylaştıracak imkâna, zaman şartlarına, teknolojiye sahip iken bu imkânlar bizleri daha da tembelleştirmiş durumdadır. Hayatımızı kolaylaştırması gereken teknoloji hayatı daha da zorlaştırmaktadır. Ziyareti ayağımıza kadar getiren internet ve telefon bizleri aksine daha da evlere bağlamakta ve ziyareti zorlaştırmaktadır. Bugün sahabe zamanına nazaran toplum zenginleştiği halde fertler ve yürekler fakirleşmiş, ziyaretler azalmıştır. Geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına geçiş ziyareti engelleyen faktörlerden biri olmuştur.

Peygamberimizin stratejisinde olduğu gibi sosyal dayanışma evvela fertlerin dayanışmasıyla mümkündür. Fertlerin birbirleriyle dayanışma halinde olması cemaati, cemaatlerin Rabbani  metot ve ahkamı tatbik etme konusunda dayanışma içerisinde olması ise  ümmeti meydana getirir. Bu şuuru vermek isteyenler unutmamalıdır ki dayanışma şuuru modern olanların değil medeni olanların başardığı bir iştir. İslam medeniyetini kurmak isteyenler, ahlakı ile düşmanını bile kendisine hayran bıraktıracak,  toplumsal haklara dikkat etmesiyle insanlar nazarında cazibe merkezi konumunda olan medeni insanlar yetiştirmek zorundadır. Bu ahlak ise; sadece okullarda değerler eğitimi dersi, sosyal yardımlaşma kurumlarının kumanya paketi çalışmaları, seminerler, insanlık adına yapılan çağrılarla kazandırılacak bir iş değil, İslam adına çağrılarla ve aile –cemaat pratiği ile kazandırılacak bir şuurdur.

Toplumsal dayanışma ancak kutsalı olan insanların başaracağı bir iştir. Allah’ın koyduğu nizam dışındaki tüm nizamlar, sosyal dayanışmayı bozar. Temelleri kolektif dayanışma şuuru oluşturmak için atılan  Sosyalizm, yalancı vaatlerle halkı kandırmış, bir avuç olanların da birliğini dağıtmıştır. “Yaşamak için çalışmak zorundasın” mantığı ile vicdanlar ölmüş, hamileler ve çocuklar dahi çalıştırılmıştır. Sermaye yarışında olan Kapitalizm de patronlar halkı ezmiş  “güçlü olan kazansın” mantığı vicdansız kavgaları başlatmıştır. Faşizmde herkes kendi ırkının üstünlüğünü savunmuş, diğer ırklar reddedilmiş, milletler arası dayanışma bozulmuştur. Liberalizmde ise  özgür olduğunu iddia edenler , sınırsız özgürlüğü savunanlar,  duyarlı davranmaları gereken yardıma muhtaç insanlara karşı da kendilerini özgür ilan etmişler ve bencilliğin adını özgürlük koymuşlardır.

Tüm bu batıl nizamların karşısında İslam nizamına bakıldığında materyalist kafirin aklının alamayacağı kardeşlik, fedakarlık, dayanışma örneklerine şahit oluyoruz. Sahabenin hayat sigortası,  aralarındaki kardeşlik ve dayanışma idi.Sigortalı insanların kafa rahatlığı dahi sahabenin rahatlığına yetişemez.Birbirlerinin borçlarını kendilerinden habersiz ödemeleri, esir Müslümanların hürriyete kavuşmaları için yüklü miktarda  bedel ödemeleri, Yermük savaşında su isteyen Hz. Ayyâş, Hz. Hâris ve Hz. İkrimenin nefislerine birbirlerini tercih etmeleri  sadece birer numune-i imtisaldir.

Ziyaret ve dayanışma şuuru İslam medeniyetini diğer medeniyetlerden ayıran bir alamet’i farikadır. Medeniyetine dönme arzusunda olan dava adamları Müslüman’ı  gayrı Müslimlerden ayıran bu ruhu kaybetmemeye çalışmalı ve bu şuuru bir sonraki nesle aktarmanın mücadelesini vermelidir. Bugün Müslümanların haline bu nokta-i nazarla bakıldığında dayanışmayı parçalayan oltalara yem olduklarını görüyoruz. Kafir mesele İslam düşmanlığı olduğunda bayrakları, dilleri, renkleri farklı olduğu halde dayanışıma halinde iken;  bugün Müslüman Müslüman’ı tekfir edecek duruma gelmiştir.Oysa tekfir bidati, itikada balta vurduğu gibi dayanışmaya da balta vurur. Müslümanların düştüğü hatalar tekfir edilerek değil, ihtiyaç duyduğu veya yanlış yaptığı meselelerde manevi dayanışma halinde olmakla olur. Hata yapan kardeşlerimizi tekfir etmek ve onlarla ilişkiyi kesmek yerine  ortak metoda, ortak ahlaka çağırmak için ziyaret etmek gerekir. Çünkü kişi oturup kalktığı insanların fikriyle fikirlenir. Rabbani metodu hakim kılmak isteyenlerin ev ev gezip bunu tebliğ etmesi gerekir.Ziyaret İslam davetçisinin fikirlerini en güzel empoze edeceği ortamdır.Dışarıda tebliği kabul etmeyecek kalpler ev sahibi konumunda iken hürmeten geleni dinler.Bundan yola çıkarak diyebiliriz ki ; ziyaret kolektif şuur oluşturur.Kollektif şuur ise kolektif çalışmaya , kolektif çalışma ise İslam medeniyetine götürür.Tüm mesaisini İslam Medeniyetinin kurulması yolunda adayan Muhterem Alparslan Kuytul H.E der ki : “Eğer yüksek puanlar almak istiyorsan, zor olan zikri yapalım gel beraber ..Mahalle mahalle gezelim beraber Ev ev gezelim beraber .Bir tarafta oturup Allah’ı zikretmenin zamanı değil.. Mahalle mahalle, ev ev gezerken Allahı zikredelim ve Allahın dinine davet edelim…….” [9]

Ümmetin sorun ve çözümünü  veciz sözü ile ele alan Üstad Said Nursi der ki: “ Bu zamanın en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslam ( İslam Birliği)dir.Bu birliğin yolu muhabbettir.Düşmanlığımız ise cehalete, ikiyüzlülüğe ve münafıklığadır.Müslüman olmayanlar bilsin ki birliğimiz bu üç vasfa karşı çıkmaktır.” [10]

Bundan dolayı biz de diyoruz ki düşmanı mağlup etmek düşmanın silahı ile silahlanmakla mümkündür.İhtilaf ve cehalet ile bize silahlanan  düşmana karşı , ilim ve ittifak ile karşı koymamız gerekir. Parçalamaya çalışanlara karşı ayetin tabiri ile saf saf kenetlenmek [11] gerekir.Rabbim ihtilaflarımızı ittifak-ı İslam ile dağıtsın …..


[1] Bakara 193
[2] Ankebut 69
[3] “Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın gadabı anne ve babanın gadabındadır.”(Tirmîzî, Birr, 3.)
[4] “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin  Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Îmân 74, 75. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50; İbni Mâce, Edeb 4.
[5]   Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez.    Buhari, Edeb, 11
[6] .” (Buharî, Cenaiz 2; Müs-lim, Selâm 46)
[7] 1616. Ebû Dâvûd, Cenâiz
[8] (Müslim, Birr, 53.)
[10] Hutbe-i Şamiye, Sada-ı Hakikat syf 94
[11] SAFF - 4

Yorumlar